Khaled Hosseini - Uçurtma Avcısı

                                                                  

                                                                   Herkese Merhaba,

                        
              Bugün inceleyeceğim kitap Khaled Hosseini'den Uçurtma Avcısı. Kitabın özgün adı The Kite Runner olmakla beraber, bir Afgan tarafından ingilizce yazılan ilk roman olma özelliğini taşıyor. Tam olarak üç yüz yetmiş beş sayfa olan kitap, sürükleyici ve akıcı olmasından dolayı oldukça kısa sürede bitebiliyor. 


         


              İncelemeye başlayacak olursak, aslında kitap üç ana dönemi konu alıyor diyebilirim. Kitabımızın ana karakteri ve anlatıcısı Emir'in Kabil'deki çocukluğu, on sekiz yaşında göçtüğü Amerika'daki hayatı ve son olarak Kabil'e yıllar sonra yeniden dönüşü.

              İlk kısımda Emir'in ve Hasan'ın arkadaşlığını, başlarından geçen olayları, Emir'in lüks ama sevgisiz yaşamını okuyorsunuz. Ana temada ise Hasan'ın yaşadığı acı verici olay, Hasan'ın Emir'e duyduğu inanılmaz sadakat ve Emir'in Hasan'a yaptığı ihanet yer alıyor.



            Emir, annesi doğumda ölmüş bir çocuk olarak babasından sevgi görmeyen bir çocukken, Hasan hizmetçinin çocuğu olmasına rağmen, babasının ilgi gösterdiği bir çocuktur. Bu nedenle Emir içten içe Hasan'ı kıskanmakta ve babasının gözüne girmeye çalışmaktadır.
       


           Hasan ne kadar cesur, atılgan ve becerikli bir çocuksa, Emir de bir o kadar korkak, güçsüz bir çocuktur. (Ki bu kişiliğe sahip olmasının nedenini babasının sevgisizliğine bağlıyorum.) Aynı zamanda Emir, babasının hayal ettiğinin aksine hayal dünyası kuvvetli, yaratıcı öyküler yazan bir çocuktur. Hasan'a yaptığı bu ihanet onu kaybetmesine sebep olur ve hayatının her döneminde suçluluk içinde yaşar.



          Baba karakteri her ne kadar Emir'e karşı hata yapıyorsa da din üzerindeki düşüncesi, insanlara olan yardımları ve cesaretiyle gözümde belli bir saygınlığa ulaştı diyebilirim. Daha sonra ülkede yaşanan olaylar ve siyasi rejimin değişmesi babanın Emir'le beraber Amerika'ya yerleşmesine sebep olur. Kaliforniya'ya yerleştiklerinde bütün zenginliklerini kaybedip yeni bir hayat kurmaya çalışırlar. Bu dönemde Emir'le de araları düzelmeye başlar.
         Zaman geçer, Emir üniversiteyi bitirip, evlenir, kitap yazmaya devam eder. Her şey yolundayken eski bir dosttan aldığı telefonla geçmişin tekrar gün yüzüne çıkmaya başlar. Emir geçmişiyle yüzleşmeye, yaptığı ihanetin bedelini ödemeye Kabil'e döner.



        Ülkesine döndüğünde ise eski dostundan Hasan'ın bir mektubunu alır. Kabil'e yola çıkar. Çocukluğunda yaşadığı Kabil ise Taliban rejiminin altında neredeyse tamamen değişmiş, yıkık dökük, insanların ve çocukların sefalet içinde yaşadığı bir yer olmuştur. İnsanlara din adı altında yaptığı işkencelerle, çocuklara karşı iğrenç bir şekilde duyduğu şehvetle, sakallı Taliban askerleri ülkeyi büyük bir çıkmaza sokmuştur. Emir burada geçmişiyle bağlantılı birini ararken, gezdiği, gördüğü yerlerde büyük bir şaşkınlığa düşer.

          
                 "İyilik bu toprakları terk etti. Ölümlerden kaçmanın yolu kalmadı." Oldukça akıcı sürükleyi ve hüzünlü olan kitabın bana göre eleştirebileceğim iki noktası var. Birincisi aralarda çok fazla farsça sözcük kullanılmış olması, ikincisi ise Amerika'nın Afganistan'ın neredeyse meşrulaştırmaya çalışmasıdır. Bunların dışında okumaktan çok zevk aldığım bir kitap oldu. Okumanızı tavsiye ederim.

                                              Başka bir yazıda görüşmek üzere! 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ahmet Ümit - Patasana

Khaled Hosseini - Bin Muhteşem Güneş

Zülfü Livaneli - Huzursuzluk